Suat Hoca’nın yeni başyapıtı: YDÜ Hayvan Hastanesi
Date Added: 25 November 2014, 10:55

15 Kasım’daki açılış töreninde bulunamamıştım. Suat Günsel Hoca, oradaki yokluğumu, o kalabalığın içinde hissedecek kadar dikkatli bir gözlemci. Telefon etti “Vaktin müsaitse hadi gel de birlikte bir inceleyelim” dedi.

Söz konusu olan YDÜ Hayvan Hastanesi’ydi… Bir zamanlar kimin aklına gelirdi bu minyon ülkemizin bir hayvan hastanesine kavuşacağı?.. Hem de içinde bulunduğumuz geniş coğrafyada benzeri olmayan bir hayvan hastanesine?..

Suat Hoca’yla YDÜ Hastanesi’ndeki özel ofisinde buluştuğumuzda şaka yollu “İnsanlar için bunca yatırımdan sonra şimdi sıra hayvan odaklı yatırımlara mı geldi?” diye sordum. Yanıtı ilginçti Suat Hoca’nın: “Geç bile kaldığımı düşünüyorum bu yatırımımızda. Çünkü insan yaşamı ile hayvan yaşamı haşır-neşirdir. Ama en iyisini yapabilmek için zamana ihtiyaç vardı.”

Hayvansız bir dünyanın düşünülemeyeceğini, insanların hayvansız mutlu olamayacaklarını, insanların hayvanlara ihtiyacı olduğunu konuşuyoruz onunla. Ve bir gerçekte de birleşiyoruz: İnsanların olmadığı ve üzerinde asla barınamadığı doğa parçaları vardır, ama o doğa parçalarında mutlaka hayvanlar vardır… Hayvansız doğa da olamaz yani…

Kumsal’da uzun süre komşuluk yaptığımızdan dolayı YDÜ Kurucu Rektörü Doç. Dr. Suat Günsel’in hayvan sevgisini çok iyi bilenlerdenim. Evinde köpekleri, kedileri ve kuşları var… Ayrıca Arapköy’deki çiftliğinde de, diğer hayvanların yanı sıra gözü gibi bakıp sevdiği 9 tane soylu atı… Bu atların içinde bir Orkide’si var ki, gözdesidir Suat Hoca’nın…

YDÜ Veteriner Fakültesi’nin bir birimi olarak devreye giren o hastaneyle yüzleştiğimde, Suat Hoca’nın vizyonundan, hayvan odaklı çağdaş tesislerin en harikasının doğduğuna tanık oldum. Hayvan haklarının ve sevgisinin ülkemizde asla bir palavra olmadığını kanıtlayan uygar bir yatırım…

Hastanenin kapısından girdiğimizde genç veterinerler önemli saydıkları bir bilgiyi aktarıyorlar üniversitenin Kurucu Rektörüne. “Yarın iki ciddi ameliyatımız var Hocam. Hastalardan birinin kırık bacağına, ötekinin ise sakatlanan gözüne operasyon yapılacak.”

“Ameliyatlık hasta” diye tanımlananlar iki kedi… Az sonra onları koğuşlarındaki paslanmaz çelik kafeslerinin içinde istirahat halinde görüyoruz.
Bu arada bir bayan veteriner Suat Hoca’ya sevgili atı Orkide’nin sağlık durumu hakkında aydınlatıyor. Orkide biraz haşarı galiba… Bir yerlerini yaralamış. Ekibin Arapköy’deki çiftliğe kadar giderek ona gerekli tedaviyi yaptığına ve durumunun şimdi çok iyi olduğuna dair bilgilerin kulak misafiri oluyorum…

Vurgulamak istediğim şu ki, adı “Hayvan Hastanesi” olmasına karşın burada onlardan asla “hayvan” diye söz edilmiyor. Onlar için ya “hasta” sözcüğü kullanılıyor, ya da isimleri. Birimin başındaki Doç. Dr. Osman Ergene ise “başveteriner” olarak değil, “başhekim” olarak anılıyor. Bu durumlar hastanenin şifa arayan müdavimlerine verilen önemin göstergesi…

İnsan sağlığının idamesi için gerekli her ekipman bu tesiste var. Dijital röntgen, Dupp’ler, Endeskopi ve görüntüleme odaları, tahlillerin yapıldığı cihazlar ve diğerleri… Genç “Başhekim” Ergene, “İnsan hastalar hekimine derdini, acısını ve beklentilerini anlatabilir. Bizim hastaların derdini, acılarını ve beklentilerini saptayabilmemiz için bu modern ekipmanların desteğine, laboratuara ve bir de onların beden dillerini anlayabilme duyarlılığına ihtiyacımız var.”
Sağlıklı ve özellikli hayvan gıda ürünlerinin de sergilendiği resepsiyondan sonra tesisin diğer bölümlerini geziyoruz. Hastanedeki dört muayene odası ferah bir tedavi meydanına açılıyor. 4000’in üzerinde çalışanı bulunan Yakın Doğu Üniversitesi’nin bu emek, bilgi ve üretim kadrosuna şimdi bu hastanede de 24 yeni ve genç eleman katıldı. Bunların 10’u tedavileri yapan akademik personel, 4’ü ekipmanları ve laboratuarı yönetip çalıştıran teknik personel ve 4’ü de hasta danışmanı…

Yoğun bakım ünitesini de içeren ameliyathanenin steril ortamında bir de kısırlaştırma odası var ki, burası hayli faal… Nüfus kontrolü bu sektörde de önemli demek ki!.. Diş bölümü de ayrıca dikkat çekici. İnsanlara uygulanan her türlü diş tedavisi, temizliği, bakımı ve protez uygulaması burada da yapılıyor. Dileyen kedisine ve köpeğine altın ya da porselen diş taktırabilir!..

Oranın yetkililerinden öğreniyoruz ki, hastane caretta – caretta adıyla bilinen deniz kaplumbağalarına, göçmen kuşlara ve yırtıcı kuşlara parasız tedavi uygulayacak. Bu bilgiyi benimle birlikte öğrenen Suat Hoca’nın yüzünde takdir dolu bir memnuniyet ifadesi görüyorum. “Şimdi öğrendim bunu. Rektörlüğün telkiniyle değil, kendi inisiyatifleriyle alınan bir karar bu” diyor. Özerklik bu olsa gerek!.. Ülkemizde ender bulunsa da, egzotik hayvanların sağlık sorunlarına da bu tesiste yanıt verilebiliyor…

İncelemelerimiz boyunca bize Veteriner Fakültesi’nin dekanı Prof. Dr. Ömer Memduh Esendal eşlik etti. Ayrılırken dayanamadım ve kendisine sordum: “Hocam isim benzerliği mi, yoksa akrabalık mı?.. Edebiyatımızın ve diplomasimizin ünlü ismi Memduh Şevket Esendal’ı çağrıştırdınız bana adınızla.” Verdiği yanıt o çağrışımı haklı çıkarıyor: “Memduh Şevket Esendal büyükbabamdı” diyor.

Bu açıklaması üzerine Ömer Hoca’nın elini bir kez daha sıkıyorum hararetle…
Türk edebiyatında daha çok “MŞE” rumuzunu kullanarak nice eser veren roman ve öykü yazarı Esendal’ın en fazla “Ayaşlı ile Kiracıları” adlı klasikleşmiş romanını severim. O romanın eski bir baskısı kitaplığımın bir köşesinde durmakta. Memduh Şevket Esendal ayni zamanda Atatürk’ün başarılı diplomatlarındandı. Türkiye’nin ilk İran, Afganistan ve Azerbaycan büyükelçililerinde bulundu…

Suat Hoca’ya dönüp “Veteriner Fakültesi’ni bakın kime emanet etmişsiniz” diyorum…